Seçim yapma yükü

Her gün büyük ya da küçük bir çok karar almak ve vermek zorunda kalıyoruz. İşe gideceğimiz yolu seçmek, ne yemek yapacağımızı düşünmek, akşam gideceğimiz restorana karar vermek, hafta sonu planları, alacağımız ayakkabıya karar vermek gibi küçük kararlar ya da okul seçmek, işimizi seçmek, hayatta ne olmak istediğimize karar vermek, üniversitemizi seçmek, alacağımız eve karar vermek, yaşadığınız ülkeyi değiştirmek gibi her yaşta verilen büyük kararlar…

Öncelikle bu sıraladığımız kararların bir kısmı alınan bir kısmı da verilen kararlar. Yani karar almak ve vermek farklı şeyler. Karar verirken iki ya da daha fazla şey arasında seçim yaparız. Karar almak ise bir seçimi içermeyebilir. Fotoğrafçılık kursuna başlama kararı alırız ve gider kaydımızı yaptırırız. Bu bir karar almadır. Hangi fotoğraf kursuna başlayacağımız ise bir karar vermedir. Seçim yapmayı gerektirir.

Kolay karar verebilmek bir yetenek. Bir beceri. Kolay karar veren insanların hayatta daha mutlu olduğu düşünülüyor.

Kolay karar verebilmek günlük hayatımızı kolaylaştırır.

Büyük kararlarda düşünmek doğal ama her küçük karara bütün hayatımızı etkileyecek bir kararmış gibi bakmak, ele almak karar veremeyen insanın göstergesi.
Her kolay karar verenin bütün kararları doğru olamayacağı gibi, zor karar verip kılı kırk yararın da verdiği her kararın kesinlikle doğru olamayacağı bir gerçek. Yani kararın doğru olup olmamasının zor ya da kolay verilmesiyle bir ilgisi yok.
Kendinizi karar vermek zorunda hissettiğinizde karar vermek gerçekten gerekli mi sorusuyla işe başlamak yararlıdır. Bazan karar verilmesi gerektiğini düşünürüz ve kendimizi baskı altında hissederiz. Aslında hiç bir şey yapmamak en iyisi olabilecek durumlar da vardır ve sizi karar vermek yükünden kurtarır.

SARTRE: “HER SEÇİŞ BİR VAZGEÇİŞTİR”

Seçim yapmak neden zordur? Buna en güzel yanıtı Fransız filozof Jean-Paul Sartre veriyor “Her seçiş bir vazgeçiştir.” Seçimi zorlaştıran öğeye vurgu yapar Sartre.
Çünkü sadece seçtiğimiz olanın bizim için doğru olması değil aynı zamanda vazgeçmiş olduğumuzun da doğru bir seçim olması gerekiyor. Bu belki düşündügümüz ama adlandırmadığımız yönüdür seçim yapmanın ya da yapmakta zorlanmanın.
Seçtigimiz şeyin doğru olup olmadığı üzerinde odaklarınız. Ama ya giden, gitmesine izin verdiğimiz? O da doğru bir seçim midir? Yanlış bir seçim yapmışsak aklımız vazgeçtigimizde kalır.
Vazgeçeceğimiz üzerinde fazla odaklanmak seçim yapmayı güçleştirir. Sonunda iki şey arasında sürekli gider geliriz. Ve net olan aklımızda belirsizleşmeye başlar.

YANLIŞ YAPMA ENDİŞESİNİN KAYNAĞI?

Herkesin karar vermesini güçleştiren nedenler farklıdır. Fakat çoğunlukla endişe ve korkudur karar vermeyi güçleştiren. Bu da geçmişte yaşanan olumsuz deneyimlerle ilgilidir. Yanlış yapma korkusu ve endişesi.
Korku ve endişenin insan beynine zarar veren en büyük duygulardan olduğu biliniyor.
O nedenle endişe ve korkunuzun nedeni üzerinde durmak, açığa çıkarmak, ona yanıt aramak karar vermenize yardımcı olabilir.

DUYGULARIN ÖRTTÜĞÜ GERÇEK

Karar vermeyi zorlaştıran öğelerden birisi de çok sayıda duygunun işe karışmasıdır. Bazan duygular bulutlar gibi zihninizi kapatır ve gerçeği net bir şekilde görebilmeyi önler. Duygularımızı hiç karıştırmadan karar vermek ne kadar yanlış ise, çok sayıda farklı duygunun ön plana geçmesi de bizi kararımızda önem taşıması gereken ana duygumuzdan uzaklaştırır. O nedenle kararınızı verirken ikincil duyguları elemek yardımcı olabilecek diğer bir faktördür.

STRES ALTINDA MI KARAR VERİYORSUNUZ?

Stres, karar verme sürecini en çok etkileyen duygulardan birisi. Günlük hayatın stresine, karar verememekten kaynaklanan stres de eklenince süreciniz daha da zorlaşır. Karar vermek adeta bir yük haline gelir.
Karar verirken bütün olasılıkları hesap etmek ve geleceği görmek de mümkün değil. O nedenle her küçük olaslığı hesaba katmamıza da gerek yoktur.

KARARSIZLIK EN KÖTÜ KARAR MI?

William Syron’un filmi de yapılan Sofie’nin Seçimi kitabında Alman askerleri tarafından çocuklarından birisinin hayatta kalmasına izin verilip, seçim yapması istendiğinde Sofie seçim yapamaz ve her iki çocuğunu da kaybeder. Bu seçim yapamamanın en ağır örneğidir.
Bu kadar dramatik olmasa da hayat bazan bize en kötü kararın kararsızlıktan daha iyi olduğunu sürekli tekrarlar.
O nedenle karar veremeyen kişilerin karar vermekte daha güçlü davranabilmelerinin ilk adımı, sonuç ne olursa olsun öncelikle karar vermelerine yardımcı olmaktır, verilen kararın doğruluğuna odaklanmak ise sonraki aşama.

İKİNCİ BEYNİN YARDIMI

Herşeyi gözden geçirdiğiniz halde hala karar vermekte, seçim yapmakta zorlanıyorsanız ne yapmalı?
Sizin karar vermenize neyin yardımcı olduğunu düşünüyorsanız onu yapın. Güvendiğiniz birisiyle konuşmak, (çok sayıda kişi ile değil), seçeneklerin artılarını ve eksilerini yazmak, yüksek sesle düşünüp kendinizi dinlemek yardımcı olabilecek önerilerden bazıları. Eğer birisiyle konuşuyorsak da bu güvendiğimiz birisi olmalı ama yine de kararı verecek olan sizsiniz. Çünkü herkesin sizin karar verme sürecine bakışı kendi bulundukları yerden olacaktır.

Fakat bütün bunları yaparken aslında bulmaya çalıştığınız yanıt içgüdünüzün sesidir. İngilizler “What is your instinct?” ya da daha gayriresmi günlük konuşma dilinde “What is your gut feeling?” diye sorarlar eğer kararsızsanız. “Yani içgüdün ne söylüyor?” Gut, mide ve karın bölgesine verilen ad. Bu soru ile kastedilen içgüdü ama buna bir de son yıllarda bu bölgenin ikinci beyin olduğu yönündeki bilimsel bulgular eklenince bu hissinizin katkısı daha da önem kazanıyor.

Bazan bu ses ister kararlı biri olalım ister kararsız Kazım olalım çok net olabiliyor, bazansa onu bulmak için biraz çaba sarfetmek gerekiyor.

Sonuçta kararınız ne olursa olsun elinizden gelenin bu olduğunu da unutmayın. Bu duygu size gelecek kararlarda daha az stres yaşamanıza ve daha kolay ve/veya doğru kararlar vermenize yardımcı olacaktır.

 

Fotoğraf: Nursen Davies

One thought on “Seçim yapma yükü

Add yours

Leave a comment

Create a free website or blog at WordPress.com.

Up ↑

Design a site like this with WordPress.com
Get started